Bizimle iletişime geçin

Köşe yazarkarı

Türk Dünyasının Esir Kardeşi Doğu Türkistan

Sabil News

Yayınlanan

on

Türk Dünyasının Esir Kardeşi Doğu Türkistan

 

Adı Soyadı: Barat Akkozu uulu

Sınıf: UAİ 3.sınıf

 

 

 

Önsöz

Tarihte Türk soyları göçebe yaşam tarzından dolayı dağınık halde yaşamıştır ve iç işlerinde ne kadar iktidara bölünerek ve bir birleriyle savaşarak yaşasalarda düşmana karşı hemen birleşerek bir yumruk ola bilmeyi başarmışlardır. Günümüzde de Türk soylarının büyük düşmanlara karşı ve esir kardeşi Uygur Türklerin esaretten kurtarmak için Türk dünyasının birleşmeye ihtiyacı vardır. Türk dünyasının hem tarihinde hem günümüzde çok önemli yere sahip olan Uygur Türklerinin vatanı olan Doğu Türkistan bölgesi ve o bölgedeki müsülman Uygur, Kazak, Kırgız Türk kardeşlerimiz Çinin zülmü altında esarettedir. Kardeşlerimizin kurtulması için tüm Türk dünyasının tek yumruk olarak birleşmesi şarttır. Aksi takdirde dünyanın süper güçlerinden biri olan Çin’e karşı Dogu Türkistandaki kardeşlerimiz ayaklanmalarda soykırıma uğrayarak bastırılmakta ve milliondan fazla hallk hapishanelerde tutulmaktadır.

Bu makalede Doğu Türkistanın tarihçesi ve o Çin zülmü hakkında bahsederiz.

Anahtar kelimeler: Türk dünyası, Doğu Türkistan, Uygur Türkleri, Birlik

Son yıllarda Çin’in zülmüyle dünyaya tanınan Doğu Türkistan bölgesi ve ordaki yaklaşık 30 millionluk müsülman ve Türk soyları olan Uygur, Kırgız, Kazak kardeşlerimizin durumundan ne yazıkki çok uzak bölgedeymiş gibi hiç habersiz ve onlardan uzak kaldık. Oysa ki Doğu Türkistan dediğimiz bölge hemen yanımızda Kırgızistanın doğu tarafından yan komşumuzdur. Orta Asyadaki Türk soylarının ve Doğu Türkistan Türklerinin ortasındaki manevi büyük uzaklık bizim SSCB devrinde Rusların komunist ideolojisinin baskısı altında beyin yıkama siyasetine maruz kaldığımız içindir. Doğu Türkistanın ise 2.dünya savaşı sonrası Çin işgali altında kalması ve o bölge için kapalı siyaset yaptığı için o bölgedeki kardelşlerimizin dış dünyayla bağlantısı kesilmiş durumundadır ve malesefki bu durum devam etmekte ve Çin ekonomik büyüdükçe Doğu Türkistana baskısı ve zülmü daha da artmaktadır. Orta Asyadaki Türk soyları SSCB yıkıldıktan sonra yaklaşık 30 yıldır bağımsız devletlerini kursalarda Asya kıtasındaki büyük güçler olan Rusya ve Çin gibi devletlere karşı her taraflı güçsüz ve hala onların etkisinden tamamen kurtulmuş sayılmazlar. O yüzdenki Çin’in burnumuzun dibinde milyonlarca müsülman kardeşlerimizi esir kamplarında zülm ettiğini görmekten geliyor ve görsekte malesefki Çin’e karşı sesimizi bile çıkarmaktan aciz kalıyoruz./p>

Dünya basınından Çin’in Doğu Türkistandaki müsülmanlara yaptığı zülm sanki son bir kaç yıldır yapılmış gibi görüyoruz ama Çinin zülmü 1949 yılında Komunist Çin Halk Cumhuriyeti tarafından Doğu Türkistan Cumhuriyetini işgal etmesiyle başlamıştır. Bu işgale karşı bölge halkı kesintisiz direniş göstermiş ve yaklaşık 70 yıl içerisinde Çin işgaline karşı 460’tan fazla ayaklanma yaşanmıştır ve malesefki her defasında binlerce insanın ölümü ve binlerce insanın hapise düşmesiyle sonuçlanmıştır.

Çin Doğu Türkistan bölgesine Sincan (Xinjiang)[1] ismini vererek Doğu Türkistan kelimesininin kullanımından rahatsızdır ve o bölgenin hep Çin’e ait topraklar olduğunu savunur ve Doğu Türkistanın tarihini bölgeden silmeye tüm imkanlarıyla saglamaya çalışıyor. Çin hükümeti tarafından ne kadar eski tarihi cami, saray, medrese gibi tarihi binaları yıkarak, eski kitapları yakarak yeniden tarih kitaplarını yazarak, tüm müsülman halkı asimile ederek çinleştirip yok etmeye çalışıyor olsada o çabası boştur çünkü Satuk Buğra Hanın[2], Kaşkarlı Mahmudun[3], Yusun Has Hacibin[4] diyarı olan o bölgede Uygur-Orhun Devleti[5], Karahanlı Devleti[6], Saidiye Devleti[7], Kaşgar devleti[8], Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti[9], Doğu Türkistan Cumhuriyeti[10] gibi uygurların devletleri silinemez tarihe sahiptir.

Uzun tarihi boyunca Doğu Türkistan, İç ve Orta Asya’da kurulmuş olan Türk devletlerinin ve hanlıklarının merkezi olmuştur. M.Ö. 8-3 asırlarda İskitlere; M.Ö. 300- M.S. 93 yıllarında Hunlara; 522-744 döneminde Göktürk İmparatorluğuna; 744-840 devresinde Uygur devletine; 751-870 Karluk ve Karahanlılar İmparatorluğuna ve Saidiye Hanlığına merkez olan (1509-1679) bu Türk yurdu, tarihte daima önemli olmuş ve dikkatleri üzerine çekmiştir. 8. ve 18. asırlar arasındaki bin yıllık dönem, Çin İmparatorluğu ile önemli derecede kültürel ve siyasî işbirliğinin gerçekleştirildiği bir barış dönemi olmuştur. Ancak bu barış dönemi, Doğu Türkistan’ın 1759 yılında Çin Mançu İmparatorluğu’nun işgali ile son bulmuştur. 1759’dan bu yana Doğu Türkistan’da 200’den fazla silahlı ayaklanma olmuş ve Doğu Türkistan halkı 3 defa hürriyetin tadını tatma fırsatı bulmuştur. 1863’te bağımsızlığına kavuşan Doğu Türkistan’da Yakup Han başkanlığında “Doğu Türkistan İslâm Devleti” kurulmuş ve bu devlet; Osmanlılar, İngiltere ve Rusya tarafından resmen tanınmıştır. Ancak bu bağımsız Türk devletinin ömrü kısa sürmüş ve 1876 yılında Çin-Mançu devletince yeniden işgal edilmiş ve 1884’te Sincan “Yeni Toprak” adıyla Çin İmparatorluğuna bağlanmıştır. 20. asrın başlarında Ortaasya’da oluşan milliyetçilik akımı neticesinde 1933 yılında Kaşgar’da Doğu Türkistan İslâm Cumhuriyeti kurulmuştur. Bu Cumhuriyetin ömrü 1937’de sona ermiştir. 1944’de Gulca şehri Çinlilerden temizlenmiş, “Üç Vilayet İnkılâbı” olarak bilinen bu ayaklanmalar neticesinde Doğu Türkistan Türkleri, Ali Han Töre başkanlığında Doğu Türkistan Cumhuriyeti’ni kurmuştur. Bütün Çin’e hakim olan Komünist Çin Kuvvetleri, 1949’da Stalin’in de onayı ile Doğu Türkistan’a girerek bu tarihi Türk ülkesini resmen işgal etmiştir. 70 yıldan buyan Çin yönetimi Doğu Türkistanlı Müslüman Uygur Türkerlerini yok etmek için asimilasyon politikası uyguluyor. Doğu Türkistanlılar da Çin yönetimin baskılarına karşı varlığını korumak adına mücadele ediyorlar.

Çin’in uzun zamandır devam ettiği zulmü 2017’nin Kasım ayında zirve yapmıştır. İnsanlık tarihindeki zulüm sayfalarında eşi ve benzeri görülmeyen bir uygulamaya imza atan Çin yönetimi literatüre geçmiş “Çin işkencesi” tabirini gölgede bırakarak zulümde haddini aşmıştır. “Her eve bir Çinli” uygulamasıyla Doğu Türkistanlı Müslümanların en hassas yönlerinden biri olan aile mahremiyetini çiğnedi ve “akraba” adı altında her eve bir casus yerleştirmeye başladı. İslam’ın temel farizalarının bile yerine getirilmesini yasaklayan komünist rejim bu uygulaması ile zulüm de sınır tanımayıp Uygur Müslümanlarının onurunu, gururunu, iffet ve namusunu ayaklar altına almaya başladı ve halan devam etmekte.

Bu rezalete itiraz eden âlimler ve aydınlar mahkûm edildi[11]. Birçoğu Çin zindanlarında şehit oldu.

2020 yılında İstanbulda toplanan Dünya Müslüman Alimler Birliği, Filistin Dışındaki Alimler Heyeti Derneği, Doğu Türkistan Alimler Birliği ve Sünni Alimler Derneği koordinasyonunda Doğu Türkistan’da 5 milliondan fazla uygur müsülmanlarının müsülman ve milli değerlerine sahip çiktikları için hapishanelerde tutulduğunu söyleyerek Çin zulmüne maruz kalan Doğu Türkistan’daki Uygurlara dini, toplumsal, siyasi haklarının verilmesini talep ederek Çin zülmünü protesto ettiler.

Devletler savaşlarla yok edilerek toprakları alına bilir ama ordaki halkı tamamen yok etmek imkansızdır ve o halkların günü gelip tekrar ayaklanarak bağımsızlık hareketini başlamaması için Çin o bölgedeki halkı kendi milletine karıştırarak asimile ederek dini, milli değerlerini değiştirmek istemektedir. Çin’e bağlı olan Tayvan’da da bunun gibi durumlar olsada Çin Doğu Türkistanı Tayvandan daha önemsiyor. Çünkü eğer Tayvaı kaybedersek geri ala biliriz eğer Doğu Türkistanı kayb edersek geri alamayız diye tüm gücüyle bölgede çinlileştirme siyasetini yapmaktadır. 1950yıllarında Doğu Türkistanın nüfusunun %80i Uygur Türkleri ve %7-8 Han çinlileri geri kalanı Kırgız, Kazak, Özbeklerden oluşurken 2010 yıllarında ise Uygur Türkleri %49a Han çinlileri ise %44’e çıkmıştır.

2004 yılından itibaren SUÖB’nin[12] temel eğitim sisteminde çift dilli eğitimin resmi olarak yürürlüğe girmesi ve yaygınlaştırılması nedeniyle, bölgedeki azınlık okulları özellikle Çince okullar ile birleştirilerek veya kapatılarak, azınlıkların kendi ana dilinde eğitim almaları sınırlanmaktadır. Son yıllarda tüm bölgede çift dilli eğitim veya Çince eğitim alan azınlık öğrencilerin toplam sayısının giderek artmasının yanı sıra, okul öncesi eğitiminde de azınlık öğrencileri Anaokulundan itibaren Çince öğrenme zorunluluğu ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Çin hükümetinin çift dilli eğitim veren okullara desteğini yükseltmesi, azınlıkların ana dilinde eğitim veren okulların öneminin azalmasına yol açmaktadır. Nitekim bölgede bulunan azınlık okullarının sayısı da sürekli azalmaktadır. Bu gelişmeler azınlıkların kendi dil hakkı ve kültürel kimliklerini kaybetme korkusunu büyütmektedir.

Peki, bundan sonra Doğu Türkistandaki kardeşlerimizin kurtuluşu nasıl ve ne zaman olacak? Bu soruya her bir Türk soylu müsülmanım diyen her bir insan kalben gam etmeli ve o uğurda her Türk devletleri bir şeyler yapmalı. Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan, Küzey Kıbrız Türk Cumhuriyeti, Özbekistan, Kırgızistan bu Türk devletleri olan yedi devlet Çin gibi bölgenin büyük güçlerine karşı her taraflı daima birlik olarak Doğu Türkistanlı ve başka kardeşlerini kurtarmak mümkündür ve bu mücadelede geri kalan Türk soylu olmayan tüm müsülman ülkelerde Çin zülmüne karşı Türk birliğinin ardında durmalıdır. Bu mücadeleyi başlatmak için yüreği imanla dolu, adalet için geri durmayan genç nesil yetişmekteyiz inşaAllah.


 

[1] Çince “Xinjiang” terimi, kelime anlamıyla “yeni toprak”, “yeni sınır” anlamına gelir; “Doğu Türkistan” isminin kullanımını destekleyenler, “Xinjiang” ismini bu kelime anlamı nedeniyle fazla kibirli bulurlar.

[2] Abdülkerim Satuk Buğra Hân Türk boylarından ilk islam dinin kabul eden Karahanlılar’ın ilk müslüman hakanı (942-955) Satuk’un Müslümanlığı kabulü Türk-İslâm tarihinde bir dönüm noktası oluşturur. Müsülman olduktan sonra Abdülkerim adını almıştır.

[3] XI. yüzyılda yaşamış, Türk dilinin ilk sözlüğü Dîvânü lugāti’t-Türk’ün müellifi ve en eski Türk dili araştırmacısı.

[4] Yusuf Has Hacib (Balasagunlu Yusuf) Türk-İslam tarihi ve kültürü açısından son derece önemli olan Kutadgu Bilig’ (Kutlu kılan bilgi) siyasetnamesini yazmıştır. Kutadgu Bilig 6645 beyitlik bir eserdir. Eser, Allah’a hamd, Peygamber’e ve Dört Halifeye teşekkürle başlar. Karahanlı Devleti zamanında yaşamıştır.

[5] 646-840 yıllar arası.

[6] 840-1212 yıllar arası.

[7] 1514-1679 yıllar arası.

[8] 1860-1875 yıllar arası.

[9] 1933-1934 yıllar arası.

[10] 1944-1949 yıllar arası.

[11] Abdülehad Han Mahsum Hacim, her eve bir Çinli siyasetine karşı çıktığı için zindanda şehit olan âlimlerden biridir. 86 yaşında bir piri fani olmasına rağmen öğrencilere ders verirken tutuklandı. Daha önce de hayatının 17 yılını zindanda geçirmişti.

[12] Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin


Kaynakçalar:

Okumaya devam et
Yorum yapmak için tıklayın

Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Köşe yazarkarı

Eyüp ÇİKOLAR-Türkiyat Araştırmaları ve Önemi

Sabil News

Yayınlanan

on

Yazar

Türkiyat Araştırmaları ve Önemi, Atatürk muasır medeniyetler seviyesine giden bir yoldur. Bunun ilk adımı “Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü” ile başlamıştır. Bakıldığında,
İnsanoğlu Cilâlı Taş Çağı’nda (Neolotik) bir nevi medenî olmaya başlamıştır. Örneğin bu devirde çömlek yapmaya başlamıştır. Bu sayede seramik sanatının temellerini atmıştır. Belirtmek gerekirse,”Neolitik Çağ” bir üretim ve medeniyet çağıdır. İnsanlar, o devirde kayalara tekerleği çizmiştir. Hayvanları evcilleştirmiştir. Ticaret sistemini geliştirmiştir. Nitekim Sümerlerde tekerlek kullanılmıştır. M.Ö 4000’li yıllarda insanoğlu bunu başarmıştır. Dolayısıyla her şey insanların ihtiyaçlarına ve tasavvurlarına göre şekillenmiştir. Zamanla dil ortaya çıkmıştır, yazı bulunmuştur ve tarih doğmuştur. Türkler’in tarih sahnesine çıkışıyla beraber; yerleşim bölgeleri, savaşları, kültürleri, değerleri hep merak edilmiş ve farklı disiplinlerde araştırmalara konu olmuştur. Bugün Türk tarihini,Türk dilini,Türk kültürünü,Türk edebiyatını;Türk sanatını,Türk inanç ve değerlerini yansıtan her somut meta, eşya da Halkbilimi’ni yaratmıştır. Bu sayede maddi ve manevi kültür, somut kültürel varlıklar iyi anlaşılmalıdır. Örneğin,eski Türkler’de de kopuz, komuz; kam, baksı, ozanlar tarafından çalınmıştır. Hepsinin Türkoloji’de, Türk Halkbilimi’nde yeri ve önemi vardır. Bütün bu koca tarih ve medenîyet ve ona ait eserler bu Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’nün konuları olmuştur. Atatürk bu koca tarihin araştırılmasını istemiştir ve bunu da başarmıştır. Buradan Atatürk ün Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü’ne ne kadar değer verdiği sonucu da ortaya çıkmaktadır.

Okumaya devam et

Köşe yazarkarı

Eyüp Çikolar – Afro Türkleri

Sabil News

Yayınlanan

on

Yazar

Bugünkü araştırma yazım, Ege Bölgesi’nin müdavimleri olan ve kısaca Türkiye olan Afro Türkleri’dir.Keyifli okumalar diliyorum. Hititler,Saka,Luvi ve Akad gibi uygarlıklara ev sahipliği yapmış topraklardır Anadolu.Ardından bu uygarlıkları-İyonyalılar,Lidyalılar ve Frigyalılar gibi medeniyetler izlemiştir.Bu uygarlıklar ise arkalarında derin bir tarih ve kültür bırakarak tarih sayfalarında yol almışlardır. Daha sonra bu sefer tarih sayfasına Romalılar çıkmıştır. Bu medeniyet,Antik Çağ’ın en güçlü İmparatorluklarından birisi idi. Bugünkü adıyla bilinen İstanbul yani Kostantinopolis Hristiyanlığın Doğu Kilisesi olarak adlandırılıyordu ve Hristiyanlık için çok kutsal bir yerdi. Orta Asya’da ise Oğuzlardan ayrılan Oğuz-Yabgu Devleti‘nin ardılı diyebileceğimiz Büyük Selçuklu Devleti Nişabur’da kurularak güçlü bir devlet olarak tarih sahnesinde yerini aldı. 1071 yılına gelindiğinde ise Büyük Selçuklu Sultanı Alp Arslan-Bizanslıları yenerek,Anadolu kapılarını aralamış oldu. Bu tarihten sonra çok sayıda Türk Anadolu’ya akın etti.Ardından Süleyman Şah Anadolu Selçuklu Devleti’ni kurdu.Bu devlet aynı zamanda Sünni-İran sentezini içeren çok kültürlü bir devlet idi.Ardılı olarak Osmanlı İmparatorluğu ise Söğüt-Domaniç bölgesinde kurulmuştu. Artık,Bizanslı tarihçiler “Türkiye “ diye bu topraklara isim vermişlerdi.Süleyman Şah oğlu,Ertuğrul Gazi ve Osman Gazi— Nizam-ı Alem ülküsüyle hareket ederek ve savaşlarda destanlar yazarak,Müslümanlığa da büyük hizmetler yapmışlardı. Osmanlı imparatorları her şehirlerde camiler ve külliyeler inşa ettirdiler.Ezan-ı Muhammed asırlardır okundu bu topraklarda.Afrika’dan,Orta Doğu’ya,Balkanlar’a uzandı toprakları. Kısaca Dört bir Cihan’ı yönettiler.İşte Anadolu’nun kültürüne,tarihine renk katan bir kesim de Afro Türkleri olmuştur. Afro Türkleri,ta Osmanlı zamanında köle olarak Yunanistan ‘a getirilmişler ve sonra Türkiye’ye uzanmış yolculukları.Türkiye Cumhuriyeti ‘nin bir vatandaşı olmuşlar vaktiyle. Askerlik yapmışlar,gelin olmuşlar,esnaf olmuşlar. Onlar, Türk insanı gibi giyinmişler. Türkiye’nin kısaca bir mirası olmuşlar.

Okumaya devam et

TREND │ТРЕНД